Over kanseri jinekolojik kanserler arasında ikinci en sık görülen kanserdir. Diğer jinekolojik kanserlerden farklı olarak, over kanserleri gebeklik ve çocukluk dahil tüm yaş grubunda görülebilmektedir. Çocukluk ve erken yaşlarda görülen over kanserleri çoğunlukla germ hücreli iken, ileri yaşlarda görülenler genellikle epiteliyal hücre kaynaklıdır. Genel popülasyonda % 95’i epiteliyal hücre kaynaklıdır (31).
Epiteliyal over kanserleri yüksek ölüm potansiyeli olan kanserlerdir. ABD’de kanser ölümleri arasında kadınlarda 4.-5. sırada yer almaktadır ve dünyada her yıl yaklaşık 140.000 kadın bu kanserden dolayı ölmektedir. Overlerin intraabdominal lokasyonundan dolayı birçok over kanseri tespit edildiğinde ileri evrelerdedir.
Over kanserinin etiyolojisini açıklayan teorilerden birisi over yüzey epitelinde oluşmuş inkluzyon kistlerinin over stroması içine sıkıştırılması ve over yüzey epitelinin bu kistlerin içine uzanarak stromal growt faktörlerin etkisinde kalmasıdır. Over yüzey epitelinden over kanseri gelişme teorisini açıklayan deliller(32).
- Oral kontraseptiflerin over kanseri önlemesinde etkili olduğunun moleküler patywaylerde gösterilmesi
- Over yüzey epitelinde premalign ve displastik değişikliklerin tanımlanması
- Östrojen ve progesteron hormonlarının over yüzey epitelinde neoplastik proçesleri promote ettiğinin gösterilmesi
- Over yüzey epitelinde hem tümör süpressör aktivitesinin eksikliği hemde yüksek riskli overlerde cyclooxygenase 2 nin overexpressionu
- Bazı erken evre over kanserlerinde over yüzey epitelinde nonmalignden maligne geçiş bulgularının bulunması
Son zamanlarda öne sürülmüş olan yeni bir hipoteze göre over kanserindeki hücrelerin orijini fallopian tube’den kaynaklanmaktadır (33). Bu hipotezin açıkladığına göre overian kanserlerin çoğu fallopian tüplere benzer histolojik yapıda hücreler içermektedir. BRCA-1 mutasyonlu over kanseri için yüksek riskli kadınlarda yapılan ooferektomi spesimenlerinde displasia ile ilişkili moleküler ve histolojik değişiklikler tespit edilmiştir (34). Ayrıca bu kadınların tuba ve pelvisinde p53 mutasyonlarında değişiklikler tespit edilmiştir. Teorilere göre over yüzey epitelinde ki tubaların fimbrialarından kopan artıkların kalıntıları over stromasındaki ovulasyon sırasında salgılanan faktörlerin etkisi ile birtakım değişimler ortaya çıkmaktadır.
Patogenez:Over yüzey epitelinde ovulasyonla oluşan ve tekrarlayan bozulmalar ve tamirler yüzey epitelinde genetik hasarlanmalara neden olmaktadır ve bu değişiklikler over kanseri gelişiminden sorumlu tutulmaktadır . Ayrıca p53 genindeki değişiklikler DNA hasarına yol açmakta ve bu değişiklikler fallopian tüpün neoplastik transformasyonuna sebep olmaktadır (35). Etiyopatogenezde kesintisiz ovulasyonun over kanseri riskini arttırdığını açıklamak için bir takım teoriler mevcuttur ve bu teorileri açıklayan çalışmalar yapılmıştır. Gonadotropin hipotezine göre sirkülasyonda dolaşan gonadotropinler over epitelini stimüle eder ve neoplastik transformasyonu uyarır. İkinci hipotezde östrojen progesteron gibi reprodüktif hormonlar overian epiteli uyararak neolastik proçesi promote eder (36). İnflamatuar hipotezde ise ovulasyon sırasındaki inflamatuar mediatörler over ve tuba epitelinde oluşturduğu hasarlar ile neoplastik proçesleri başlatır (37).Over kanseri etiyopatogenezinde ovulasyon, inflamasyon ve gonadal hormonların rol oynadığı kompleks birtakım sebepler vardır fakat bunların hiçbiri patogonezi tam olarak açıklayamamaktadır.
Risk faktörleri Ve Epidemiyoloji:Over kanseri için en önemli ve tutarlı risk faktörü hereditedir ve özellikle 1. derece yakınlık olmasıdır. Over kanserli kadınların 1. derece yakınlarında 3.6 kat, 2. derece akrabalarında 2.9 kat risk artışı mevcuttur. Over kanserli kadınların yaklaşık % 10-12’si BRCA1 ve 2 mutasyonu taşıyıcısıdır, ayrıca %2-3’ü herediter nonpolipozis koli (HNPCC) veya Lynch sendromudur. DNA repair geninde mutasyon taşıyan bu aileler hayatları boyunca %10-13 kolon, over, endometrium, meme ve gastrik kanser olma riskine sahiptirler (38).
Herediter kanserlerin kardinal özelliği, otozomal dominant kalıtımlı olması, erken yaşta ortaya çıkması ve memede bilateral görülmesi, meme ve overde multipl primer kanser görülebilmesidir. Herediter over kanser riski taşıyan kadınlara genetik danışma ve genetik test yapılması gerekir (39). Herediter over kanserleri kadınların 2/3 ünden BRCA1 mutasyonu, 1/3 ünden BRCA2 mutasyonu sorumludur. BRCA1 mutasyon taşıyıcı kadınlarda hayat boyunca over kanseri olma riski yaklaşık %30, BRCA2 mutasyon taşıyıcılarında %27 over kanseri olma riski mevcuttur. Bu risk mutasyonun lokasyonu, modifiye genin durumu, epigenetik fenomen ve gen-çevre interactionundan etkilenir (40). Genel popülasyonda tahmin edilen mutasyon sıklığı son derece düşüktür, ABD de 1/300-1/800 olarak bildirilmiştir fakat bu oran Ashkenazi Jewish (Yahudi) popülasyonunda oldukça yüksektir (1/50 olarak bildirilmiştir) (41).
Erken yaşta ortaya çıkan kolon ve endometrium kanserlerinin veya genitoüriner ve gastroentestinal sistemde görülen multipl malignitelerin Lynch sendromu ile ilgili olabileceği düşünülmesi gerekir. HNPPC olan hastalarda hayat boyu over kanseri olma riski %12, endometrium kanseri olma riski %40-60 dır (42). Bu hastalar DNA larında mismatch repair genlerinde (MSH2, MLH1, PMS1, PMS2) mutasyon taşırlar ve genomik instabilite ve kanser risk artışına yol açar. Lynch sendromlu kadınlarda erken yaşta ortalama 48 yaş civarında over kanseri görülür. Lynch sendromlu over ve endometrium kanserli kadınlarda yaklaşık 5 yıl kadar öne kolon kanseri ortaya çıkmaktadır bu nedenle Lynch sendromu düşünülen kadınlarda genetik (mismatch repair genlerinde) araştırılma yapılması ve over ve endometrium açısından yakın takip edilmesi gerekir (43,44)
Reproduktif faktörler over kanseri ile ilişkilidir. İnfertil hastalarda risk artarken, oral kontraseptif kullananlar ve multiparlarda risk düşmektedir. Erken yaşta menarş (12 yaşından önce) ve geç yaşta menopoz (52 yaş sonrası) artmış over kanser riski ile ilişkilidir.
İnfertilite over kanseri için risk faktörü iken, tartışmalı bir konu olan infertile tedavisi ve ovulasyon indüksiyonu risk faktörü olarak kabul edilmemektedir (45).
Endometriozis ile over kanseri arasında ilişki bazı histolojik alt tipler ile bulunmuştur. Özellikle berrak hücreli ve endometrioid tip over kanserinde endometriozis ile anlamlı ilişki bulunmuştur (46).
Sigara ile over kanseri arasındaki ilişki, müsinöz tip over kanserinde tespit edilmiştir (47).
Obezite ve over kanseri arasında anlamlı ilişki tespit edilmiştir. Büyük prospektif bir çalışmada 16 yıllık takip sonrası; obez hastalarda over kanseri ölüm oranlarının daha yüksek olduğu belirtilmiştir (48).
Koruyucu Faktörler: Oral kontraseptif kullanımı, multiparite, salpingooferektomi, tubal ligasyon ve emzirme koruyucu faktörlerdir. 21 ülkeden yayınlanan 45 epidemiolojik çalışmanın analizinde, oral kontraseptif kullanan kadınlarda over kanser insidansı daha düşük bulunmuştur (48). 13 çalışmanın değerlendirildiği meteanalizde tubal ligasyonlu kadınlarda over kanser riski daha düşük tespit edilmiştir. (49).